Lizbon ve Porto’dan notlar, müzeler, tatlar

Lizbon ve Porto için yıldızlarımı yazmış olabilirim, (misal Lizbon 1, 2, 3 ve Porto) ama şöyle bir gerçek var ki bir şehre gittiğimizde daha hızlıca yemek yiyebileceğimiz yerlere, küçük lezzet noktalarına dair de tavsiyelere ihtiyaç duyuyoruz. Bir de tabii orijinal müzelere, deneyim sunan yerlere de… Üstelik ne yazık ki bunların çoğu “en popüler” yerler olmadığından gözden kaçabiliyor. Oysa artık bir tane daha doğa tarihi müzesi gezmektense daha farklı, daha özel bir müze gezmek istiyor insan; mesela Lizbon’daki Art Deco müzesini hiç görmemiş olsam gerçekten çok ama çok üzülürdüm! Büyük müzeler, katedraller, en az bin yerde daha önerilen deniz mahsulleri restoranlarına dair tavsiyeleri zaten her yerde bulursunuz, izninizle ben size başka bir “Lizbon’a, Porto’ya gitmeden önce mutlaka bakın” listesi sunacağım!

Lizbon

1- Rua Eça de Queiros, 5 numaradaki O Cacho Dourado bizdeki esnaf lokantalarının karşılığı tam. Temel kural “follow the locals/yerlileri takip et” düsturu burada da işe yarıyor. Takım elbisesiyle öğle arasındaki bankacılar, aileler, öğrenciler genellikle bu tarz yerlerde yemek yiyorlar ve bir bildikleri var hakikaten, her şey çok uygun fiyatlı ve çok lezzetli. Çorbası, yemeği, tatlısı, her şey var… Ben Akdeniz’de yaygın olan dorada, yani bir tür çipura yedim; doğrusu uzun zamandır bu kadar deniz kokan bir çipura yememiştim. Bu tarz lokantalarda makul fiyata düzgün yemek garanti.

2- Yolda yürürken bir binanın girişinde “Camoes Kitaplığı” afişini görünce merak edip daldık. İyi ki dalmışız! Öyle güzel bir kütüphaneye düştü ki yolumuz… Rahatsız edici olmamak adına çok fazla fotoğraf çekemedim, ama işli tavanları, eski kitaplıkları, penceresinden gözüken Lizbon manzarasıyla beni aldı götürdü. Gizli bir güzellik ararsanız buraya gelip manzaraya karşı kitap okuyup, dinlenip, sonra kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Muhtemelen hiçbir rehberde karşınıza çıkmayacak ama bence çok güzel bir deneyimdi orada bulunmak. Biblioteca Camoes, Rua Mal Saldanha, Numara 38 ikinci katta.

3- Lizbon’daki enteresan müzelerden biri, eczacılık müzesi. Farmakolojiye ilginiz yoksa da, bahçesinde oturup nefis manzaraya karşı kahve içip bir şeyler atıştırabilirsiniz. Ekleri, yediğim en iyi eklerlerdendi. Alet edevat böyle biraz hastane formatlı kaplarda geliyor, o da müzenin nevi şahsına münhasırlığı diyelim. Museu da Farmacia, Rua Mal Saldanha, Numara 1.

4- Portekiz’in sardalyası meşhur olduğu için çeşit çeşit de sardalya konservesi satan yer var. Bunlardan sanırım en turistik olanı O Mundo Fantastico da Sardinha Portuguesa. Sirk konseptli dükkanlarda koleksiyonluk ambalajlarda sardalya konservesi satıyorlar. Birçok şubesi olduğundan illa denk gelirsiniz, ama buna para vermeye gerek var mı, emin değilim. Zira herhangi bir marketten aldığınız herhangi bir sardalya konservesi bile çok güzel, yaklaşık olarak da buranın sekizde biri fiyatına. Yani çok fark yoktur diye düşünüp almadan önce bir market bulmak daha iyi bir fikir olabilir 🙂

5- Burası bol bol tavsiye edilen bir yer, ama hayal kırıklığı yaratmayanından! Bu vişne likörünün satıldığı dükkanın bulunduğu meydana da illa yolunuz düşecektir, o yüzden uğrayıp iki tek atmayı bence ihmal etmeyin. Şişeyle de satılıyor, içinde vişne tanesi olan ve olmayan şeklinde iki türü var. A Ginjinha, Largo São Domingos, Numara 8.

6- Şüphesiz ki şehrin tek iyi pastanesi Belem’de bulunmuyor. Buraya 2-3 kez uğradık kahvaltı için ve yediğimiz her şey çok güzeldi, ama özellikle armutlu tarta tek kelimeyle bittik! Bütün bütün armut dilimlerini öyle güzel pişirmişler ki, hem yumuşacık, ama hem de diri ve bütün halde. Tart hamuru da keza çok lezzetli. Basit şeyleri mükemmelleştirmenin kanıtı gibi adeta. Ortam çok tatlı, 90’lardaki pastaneleri hatırlatıyor (her şeyi her an yenileme çılgınlığına kapılmış olmadıklarından zaar!), kahveler de nefis, ki aslında Portekiz’de kötü kahve içmedim desem yeri. Fiyatlar Euro kuruyla bile İstanbul’dan ucuz yine. Kısaca, buraya uğrayın, en azından o tartı tatmanız lazım! Pasteleria Balcao do Marquês, Avenue Duque de Loulé, Numara 113.

7- Museu da Cerveja, bira müzesi ve içinde belli saatlerde tadımlar düzenleniyor. Deniz kenarındaki o büyük meydanda yemek yemek isterseniz de en azından az turistik ve düzgün şeyler sunan bir yer olarak görebilirsiniz müzeyi. Bazı craft biralar kesinlikle çok lezzetli, el kesimi patatesle bilhassa. İçinde yer alan Casa Portuguesa do Pastel de Bacalhau’nun şehirde birçok şubesi var, biri de burada. Meşhur balıklı tuzlu kek denebilecek şeyi yapıyorlar, ama bence buna özelleşmiş olsalar da en iyisi onlarınki değil. Terreiro do Paço – Ala Nascente numara 62.

8- Feira da Ladra, “hırsızlar pazarı” yani Lizbon’un bit pazarı, Campo de Santa Clara meydanında yer alıyor. Alfama’dan çıkarken epey yokuş yukarı, fakat bence acayip zevkli bir yol. Pantheon da pazara çıkarken yol üstünde, o yüzden onu da görüp yola öyle devam edebilirsiniz. Saat 5’e doğru tezgahlar toplanıyor, o yüzden 4 gibi oralarda olmak iyi fikir olabilir. Meydanda antika dükkanları da var ve içinde gerçekten güzel şeylere rastlamak mümkün, (malum zaten İstanbul’daki antikacılar buralardan alıp 3 kat fiyata bize sattıkları için…) Bu meydan benim Lizbon’da en hoşuma giden yerlerden biri oldu, tam akşamüstü gittiğimizden belki, o kocaman ağaçların altında serin serin oturup kitabımı okumak, arada kafamı kaldırıp etrafı izlemek, kuşların şen sesleri filan derken hayatımın güneş ışığına boyalı zaman dilimlerinden biri olarak kayıtlandı zihnime… Tam meydanda, İstanbul’un eskiden sayfiye yerlerinde olan kır kahvelerini anımsatan küçük bir lokanta var, sangriası çok güzel ve ucuz, kocaman ahtapot parçalarıyla dolu olan şu pirinç yemeği ise 7-8 Euro gibi bir şeydi, ki ikimiz yedik. Tam akşam üstü atıştırması… Bence buraya muhakkak bir akşam üstü varacak şekilde, geze dolaşa, yürüye yürüye gidin, bir iki parça hatıralık eşya alın, çökün gölgeye ve nefis tatlı Moscatel’lerden ya da sangriadan için; inanın hayat daha güzel gözükecek…

9- Geldik muhteşem müzeye! Eğer benim gibi Art Nouveau veya Art Deco’ya meraklıysanız, hatta düzeltiyorum, sanat tarihine azıcık merakınız varsa kesinlikle ama kesinlikle bu müzeye gitmelisiniz. Muhteşem vitray, marküteri ve heykel örnekleri olan müzede, kendinizi 20’lerden 30’lara seyreden bir zaman tünelinde hissetme duygusu da harika. Sadece rehberle gezilen müzede rehber nefis detaylar aktarıyor, objeleri tanıtırken aynı zamanda bağlantıları da kuruyor ve böylece görüp baktığınız her şeyden çok daha fazla keyif alıyorsunuz. Yaklaşık 1,5 saat süren bu “geçmişte yaşama hissi”nin sonunda, müzenin girişindeki şarap butiğinde şarap tadabilir, isterseniz satın da alabilirsiniz. Müze fiyatı gayet uygun, ancak gitmeden arayıp İngilizce tur saati için rezervasyon yaptırmayı unutmayın. Berardo Museu Arte Deco, Rua 1º de Maio, Numara 24.

10- Bir önceki maddeden dekoratif sanatlara/uygulamalı sanatlara meraklı olduğum zaten belli olmuştur sanırım, o yüzden diğer “görülmeli” önerim de bu yönde… Lizbon’daki Dekoratif Sanatlar Müzesi de harika bir deneyim sunuyor. Tıpkı Berardo gibi , tarihî bir evin korunması ve dönemine göre eşyalarla muhafaza edilmesi mantığıyla kurulmuş olan bu müze, birbirinden nefis tavan ve duvar süslemeleri, çiniler, eşyalar ve objeler görmek için, ama onları bir canım arkasında görmektense sanki o alanda yaşıyormuşuz gibi hissetmek için çok doğru seçim. Müzeyi gezdikten sonra güzel avlusunda da bir çay için oturabilirsiniz. Mimari açıdan tipik bir Lizbon köşkünü görme fırsatı sunduğu için de ayrıca hoşuma gitti. Museu de Artes Decorativas Portuguesas, Largo Portas do Sol, o nefis manzara terasının tam karşısında.

11- Lizbon’da kaldığımız süre boyunca en çok gittiğimiz meydan Carmo Meydanı oldu. Yarı yarıya yıkılmış Carmo Kilisesi’nin önündeki bu meydan, ulu ağaçlarıyla, meydanı çevreleyen güzel binalarla sahiden oturması çok keyifli bir yer. Her meydanda olduğu gibi, burada da içki servisi yapan kiosklar var. Ama biz özellikle Leitaria Academica’nın meydandaki masalarında oturduk, çünkü geniş bir menüleri var. Ginjinha’nızı da içebilir, kokteyllerinizi de yudumlayabilir, benim favorim olan Moscatel’leri (tatlı Misket şarabı) bardak bardak yuvarlayabilirsiniz. Leiteria Academica, Largo do Carmo

Porto

Geldik Porto kısmına. Burada tabii daha az önerim var, ama bazıları hakikaten hayatınızı kolaylaştıracak!

1- Soares Wines and Spirits, muazzam bir şarap butiği. Fotoğrafta da görebileceğiniz gibi, kavında taa 1910’da yapılmış şaraplar bile var. (Ama en pahalısı, 1952’de tahta çıkan II. Elizabeth adına yapılan ve yeni şişelenen şarapmış!) Bu dükkanın en hoşumuza giden yanı, tadım yapılabiliyor olması. Gördüğünüz makinede çeşitli şaraplar var, beyaz, roze, kırmızı, Porto… Makineye para atıyorsunuz ve istediğiniz boyda şarabı kadehinize dolduruyor, tadım boyu veya tam kadeh, seçim size kalmış. Yöntem inanılmaz pratik ve şahsen benim gibi kendi başına olmayı seven insanlara uygun, birisine rica etmeniz gerekmiyor, istediğinizi, istediğiniz kadar deniyorsunuz. Tabii tavsiye de veriyorlar isterseniz, zira dediğim gibi binlerce şaraplık bir kav mevcut. İyi bir şarap dükkanı arıyorsanız bu dükkana gitmenizi, tatmanızı ve beğendiklerinizi almanızı öneririm. Rua de São João’da Numara 70.

2- Conga, Porto’nun en ünlü “hızlı lezzetçi”si, şehrin yerlisinin de daima yemek yediği bir yer, bir nevi bizdeki Bambi Büfe… Bir nevi bizdeki ıslak hamburgere benzer bir sandviç sunuyorlar, çıtır beyaz ekmek arasında, salçalı ve biraz acılı suda pişmiş domuz eti. Fiyatı acayip ucuz, 2,60 Euro’ya bayaa bayaa et dolu bir şey geliyor önünüze. Tabii ki içeride bira, cidre vs. de var. Oturarak yemek isterseniz biraz sıra bekleyebilirsiniz, ama ayaktaki kısımda yemek bence daha güzel. Ayaküstü bir elma birası, bir sandviç yuvarlayıverdik. Rua do Bonjardim, Numara 318.

3- Portekiz’de tahmin edilebileceği gibi dondurmacı bol. Aslında yediğimiz hemen hepsini de beğendik, hepsi belli bir çizginin üstündeydi, ama bu dondurmacıyı özellikle önermek istedim. Denedğimiz tüm çeşitler çok iyiydi, istenirse oturacak yeri de mevcut. Boutique do Gelado, Rua de Ferreira Borges, Numara 67.

***

Bu önerilerin hiçbirinin sizi üzmeyeceğini tahmin ediyorum, ama umarım daha ötesine geçip mutlu da ederler, zira başka müzeler gezmiş, yemek yerleri denemiş olsam da f/p açısından en öne çıkanları listelemeyi tercih ettim. Bir de, çok ünlü oldukları ve muhtemelen gezme listenizde yer alacakları için bahsetmedim ama, Belem’deki Santa Maria Kilisesi’nin avlusu ve Porto’daki Porto Katedrali’nin avlusu bence uzun uzun oturup detayları incelemek, göğü izlemek, nefeslenmek, hatta kitap okumak için muazzam yerler; giderken bu gözle bakmanızı önerebilirim. Keyifli seyahatler!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s