Lizbon 3: Deniz mahsulüne doyduğumuz yer, Duque

Lizbon’da şüphesiz yazmaya değer çok yer var. Ama Bairro de Avillez ve tabii ki Pasteis de Belem yazılarından sonra, Duque Restaurante de ayrı bir yazıyı hak ediyordu. (Diğer not etmeye değer mekanların hepsini tek bir yazıda, küçük küçük de olsa notlayacağım, söz!)

Şehrin bence en kendine has -ve Alfama gibi safi turistik olmayan, yerlilerinin de takıldığı Bairro Alto – Chiado bölgesinde, Rua do Duque adlı sokakta, köşede yer alan ve ismini de sokaktan alan bir yer burası. Tamamen tesadüfen, önünden geçerken fark ettim burayı, içerisi küçük ve tatlıydı, menüsü güzel gözüküyordu, masalara giden tabaklar da öyle! O yüzden biraz sıra bekleyip aç olmamamıza rağmen bir şeyler yiyelim istedim. Yediklerimiz öyle güzeldi ki, kalkarken ertesi akşama rezervasyon yaptırarak ayrıldık!

Peynir, zeytin ve tereyağla atıştırmaya başladıktan sonra, Bairro de Avillez’de çok beğendiğim, o tipik soslu “Bulhao Pato” midyelerden burada da görünce ilk iş onlardan sipariş verdim. Yine nefis, yine o kişnişli, sarımsaklı, beyaz şaraplı sos beni benden aldı. Zaten Portekiz’de en sıradan deniz mahsulü bile üzmüyor da, bu hakikaten çok iyi! Sonra baktım bir ahtapot salatası varmış, içeriğini okuyunca ceviche’ye benzettim, ceviche de çok sevdiğim için onu da seveceğimi tahmin ettim. Ama doğrusu ilkini bitirdiğimde ikincisini söyleyecek kadar seveceğimi düşünmemiştim!

Şimdi mesele şu ki, ben ahtapor salatası çok severim. Ama Türkiye’de hemen her yerde soğuk, tatsız tuzsuz bir ahtapot söğüş gelir “ahtapot salatası” deyince. (Tek istisnası, Bodrum’da hep gittiğim, ahtapotu şarapta pişirerek sarımsaklı sirkeli salatasını yapan yer.) Bu ahtapot salatası ise mükemmel! Mor soğan, domates, biber, limon suyu, zeytinyağı gibi baktığınızda gayet basit malzemelerle o kadar doğru ve o kadar lezzetli bir salata oluşturulmuş ki, hakikaten kaşık kaşık yiyip bitirip benim gibi ikinciye istemek işten değil! Ki hani malum, burada porsiyonlar küçük de değil. Kocaman bir bir bardağında gelen bu ahtapot salatasını giderseniz muhakkak deneyin.

E ahtapot salatasını denemişken cevicheyi denememek olmazdı tabii, onu da denedik. Beyaz, sıkı etli bir balık türü kullanılmış olan ceviche de çok lezzetliydi ama doğrusu ikisinden birini seçmek gerekirse ahtapotu tercih etmek gerek. Ve menüde tercih etmemeniz gereken tek kalemi söyleyeyim: Keçi peynirli börek! Tadı kötü müydü? Hayır, gayet güzeldi. Ama biz birkaç tane börek beklerken tek bir tane geldi (düşündükçe yüz ifademize gülüyorum!) Ahtapot salatasının 7,5 Euro olduğu yerde tek bir sigara böreğine de 7,5 Euro fiyat verilir mi? Bence hayır!

Gelelim diğer sıcaklara… Biberiye, narenciye ve sarımsakla sotelenmiş dev karidesler nefis. Porsiyonda 5 ya da 6 taneydi, kocaman oldukları için gayet doyurucu (önce göz doyacak tabii!) ve hakikaten çok lezzetli. Sahanın dibindeki soslara bandıra bandıra yemekten ben doğrusu çok keyif aldım. Esas sıradışı olansa taze ton balığı yahnisiydi. Ton balığı, yani konserve olmayanı, benim cidden bayıldığım bir balık türü (yellow fin ve blue fin olarak iki türünün ikisi de bence nefis) ancak Türkiye’de maalesef nadiren biftek gibi kesilip pişirilmiş taze ton balığına ulaşabiliyoruz. Portekiz, mevzu denizden çıkanlar olunca her konuda olduğu gibi bu konuda da iyiydi, olağanüstü bir ton balığı yedik burada. Karamelize soğan ve tatlı patates eşliğinde nefis bir suyun içinde braise edilerek pişirilen 4-5 parça ton balığı, yediğim en güzel balık yemeklerinden biriydi.

Burada dayanamayıp bir parantez açma ihtiyacı duyuyorum. Türkiye’de en hasretini çektiğin, lokantalarda bulmakta en zorlandığım şey balık ve deniz mahsulü yemekleri. Yani ızgara ya da tava yapılmamış, “yemek” yapılmış deniz mahsulünden bahsediyorum. Tıpkı midye salmanın ya da midye pilakinin bir yemek olması gibi… Bilmiyorum neyi kastettiğimi açıklayabiliyor muyum? Dışarıda bulamadığım için ben de evde bu tarz sosunda/suyunda pişmiş balık yemekleri yapıyorum mecburen, ama doğrusu tıpkı buradaki gibi keyif keyif bir mekanda oturduğumda soslu midyemi, balık yemeğimi yiyebilmek isterdim. Boşuna değil, nadir balık yemeği tariflerimiz de İspanya ve Portekiz kökenli Sefarad Yahudileri’nden geliyor. Umarım ileride İstanbul’un, Türkiye’nin farklı restoranlarında Türkiye’de yaşayan Sefaradlardan bir zahmet bu yemekleri öğrenip restoran menülerine dahil eden şefler de çıkar da şöyle ağzımızın tadıyla yeşil erik soslu balıklar yeriz, varsın gelincik olmasın, levrekle de olur, yeter ki olsun ve bu tarz tariflerin önünü açsın.

Yemeğimi yerken de işte bir yandan bunları düşündüm, bir yandan keyifle sahanların dibini sıyırdım. Her iki gidişte de tatlı denemedim, tatlı yerine hakkımı Moscatel de Setubal, yani Setubal Misketi’nden mamül nefis tatlı şaraplardan yana kullandım. Doğrusu tavsiye ederim bu yöntemi!

Duque’ün tek eksi yanı, kadeh şarap seçeneğinin çok çok az olması, bu açıdan Bairro de Avillez harikaydı. Şişe alacaksanız tercih daha fazla, ama genel olarak -sanırım çok da küçük bir restoran olduğu için- geniş bir kavı yok. Fakat o minicik mutfaktan ne lezzetler çıkıyor yarabbi! O yüzden yolunuz Lizbon’a düşerse, fazla şık ve özel bir ambianstansa sıcak ve tipik bir ortam tercih ederseniz benden şiddetli bir tavsiye, Duque’ü kesinlikle esgeçmeyin. Ayrıca soğuk değil sıcak ahtapot tercih edenlere not, inanılmaz bir ahtapot porsiyonu var, eğer üst üste iki ahtapot salatası yemesem bir de fırın ahtapot yerdim. Türkiye’de o porsiyonda ahtapot yemek için en az 1000 lirayı gözden çıkarmak gerekir! Yan masaya servis edilen porsiyonu görünce gözlerime inanamadım zira. Anlayacağınız, ahtapot sevenler için Portekiz gerçekten cennet.

Tüm Portekiz gezim boyunca yemeklerinden en keyif aldığım yerlerden biri olan bu küçük ve sevimli restoranı umarım siz de seversiniz.

*Bir de enteresan bir tesadüf: her zaman olduğu gibi gittiğim ülkeye göre bir kitap seçmiştim, Saramago’dan Lizbon Kuşatmasının Tarihi adlı romanı okuyordum seyahatte. Porto’ya geçerken trende okuduğum kısımda bir baktım, karakterimiz Raimundo’nun Lizbon’da çalıştığı yayınevi de Duque sokağındaydı. Pek hoşuma gitti bu tesadüf! Roman da oldukça enteresan, Lizbon’un tarihini baştan yazan bir düzeltmen hakkında, onu da önermiş olayım…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s