Porto’da tek bir yere gidilecekse… The Wine Box!

Porto, ismini verdiği Porto şaraplarıyla, Douro nehri kıyısındaki bağlarıyla meşhur, şahane bir sahil havasına sahip, tatlı ve küçük bir şehir. Şehir kendini şarapla var ettiği için insanın Porto şehrinden beklentisi de tabii daha bir şarap odaklı oluyor. Bizim bu bakımdan en büyük şansımız, hem şarap hem yemek açısından şehrin en iyi noktalarından birini keşfetmemiz oldu: bunu da tabii bize şehrin yerlisinin, bir şarap dükkanında çalışan bir kadının verdiği tavsiyeye borçluyuz! (Ki o nefis dükkana ayrıca değineceğim.) Öyle bir yer düşünün ki, yüzlerce, evet yüzlerce şarabı kadeh olarak, hatta deneme boyu olarak (ki Portekizlilerin “deneme boyu” nedense Türkiye’deki tam boya pek yakın!) tadabiliyorsunuz, tam zevkinize göre şarap tavsiyeleri alabiliyorsunuz zira personel gayet iyi eğitimli, üstelik zengin bir peynir ve şarküteri seçenekleri var, dahası kırmızı etten deniz mahsullerine çok lezzetli yemekleri mevcut… Cennet böyle bir şey olmalı!

Rue dos Mercadores’te, köşede yer alan The Wine Box‘a iki kez gidip toplamda 13 şarap tattık ve menüsündeki her bir sekmeden en az bir çeşit denedik. Çeşitli peynir tabakları ve şarküteri tabakları sunuyor mekan, hem büyüklük hem çeşit sayısı olarak farklı özellikteler. Portekiz peynirlerinde bir Fransız peyniri çeşidi ve olgunluğu beklememek gerek, fakat özellikle koyun peynirleri çok lezzetli varyasyonlara sahip. Şarapla çok iyi gittikleri de bir gerçek! Üstelik yanında, Türkiye’de artık unutulmakta olsa da, Sefaradlar sayesinde tanıştığımız ve eskilerin pek iyi bildiği “bimbriyo” (Portekiz’deki adıyla membrillo) yani ayva marmelatı/ayva helvası da geliyor her yerde. Nasıl muhteşem bir peynir eşlikçisi! Yine iberico olarak da bilinen, domuz budundan yapılan jambonlar ve diğer chorizo benzeri sucuklar da şaraplara harika eşlik ediyor.

Mekanda epeyce hamurlu lezzet de mevcut. Tabii bunların bizdeki gibi yoğun hamurişlerinden ziyade, çıtır, milföylü lezzetler olduğunu vurgulamak gerek… Tıpkı keçi peyniri dolgulu, marmelat damlatılmış minik, çıtır börekler veya taze peynirle birlikte yufkaya sarılıp çıtırdatılmış somon gibi. İkisi de nefisti! Soğuk balık salatası hem büyük porsiyonuyla gözümüzü doyurdu, hem lezzetiyle midemizi. Ama ya o karışık deniz mahsulü sote… Ah o tabak… Bacaklı kalamarlar, lezzetli ahtapot ve karidesler, biraz mantar, tabii bolca zeytinyağı ve hafif baharatla efsanevi bir tabaktı. Günlerdir hem öğlen hem akşam deniz mahsulü yememizden dolayı Alp bu kez bir değişiklik yapıp klasik bir et yemeği söyledi, karabiber soslu, patatesli bir biftek. Doğrusu iyi ki söylemişiz, zira et de sosu da çok ama çok nefisti! Bir ülkede genel gıda kalitesi yüksek olunca sonuç da böyle oluyor tabii, insan ne yese hayal kırıklığına uğramıyor.

Şimdi gelelim esas can alıcı yere: şaraplar! Burası belirttiğim gibi yüzlerce çeşidi bulunduran bir yer, aslında restoran olduğu kadar da şarap dükkanı. Tattığınız şarapları oldukça makul fiyata şişeyle de alabiliyorsunuz. Ve gerçekten çok geniş bir yelpazede tadım yapmak mümkün, zira bunu sağlayabilecek kavı da personeli de var. Bizimle ilgilenen hanımefendiye ne tarz şaraplar istediğimizi baştan belirttik ve tattığımız 13 şarabın 11’ini çok beğendik. İnanılmaz bir skor bence! Burada şahsi taktiğimi de söylemek isterim; neyi beğendiğinizi tarif etmeye çalışmaktansa aslında mutlaka kaçınmak istediklerinizi ve sevmediklerinizi söylemek hem daha kolay hem de karşıdakinin de daha çok işine yarıyor. Örneğin ben de Alp de asiditesi yüksek şaraplardan ve yüksek dozda mineraliteden pek hoşlanmıyoruz. Beyazlarda orta gövdeli, canlı, turunçgil notalarının yanı sıra sarı meyvemsi ve floral notaları seviyoruz; kırmızı şaraplarda ise tam gövdeli, güçlü ve yoğun, canlı ve kırmızı meyve notalılardan tütün, deri, meşin gibi uzun süre fıçı görmüş şarap notalarını taşıyanlara dek gezinebiliyoruz. Bunları tarif ettikten sonra bir de mümkün olduğunca yerel üzümler veya yerel üzümlerin de eşlik ettiği kupajlar tatmak istediğimizi söyledik, zira Türkiye’de pek Portekiz üzümlerini tatma fırsatı bulamıyoruz. Ve bingo, sonuçta gerçekten harika şaraplar denedik!

Şarapların detayına inmeden önce mekanla ilgili bahsedeceklerimi bitirmek isterim. Fiyatlar son derece makul, deneme kadehleri 3-5 Euro arasında, yemekler 10-15 Euro civarında. Rezervasyonla gitmenizi öneririm zira küçük bir yer. Fakat suya, manzaraya bakarak yemek yemeyi hayal ediyorsanız burası onun için ideal bir yer değil, hatta yazdığım hiçbir yer buna uygun değil, çünkü herkesin bildiği gibi öyle yerler genelde turistik oluyor ve kötü ile vasat arasında değişen yemekler sunuyorlar anca, Porto’da da bu böyleydi. O yüzden tercihiniz lezzet ve servisten yanaysa burayı denemenizi öneririm. Biz çok ama çok memnun kaldık, umarım siz de kalırsınız…

———–

Yazının bundan sonrası şarap severler için… Kısa kısa notlamaya çalışacağım. Başlamadan belirtmek isterim, herkesin not skalası farklı çalışır, benim için 5 üstünden 3 “iyi, içilir” seviyesidir, 3,5 beğendiğim bir şarabı gösterir örneğin, 4 ise bayıldığımı, 5 çok nadiren verdiğim bir nottur. Eğer şarap zevkleriniz benimkine benziyorsa, bu notlamalar işinize yarayabilir.

En son şişenin etiketine bayıldım

Planura Syrah 2017: Alentejano bölgesinden, şiraz üzümünün gücünü yansıtan, sek, dengeli, gövdeli bir şarap. 3,5.

Quinta Alta Qalt Rezerva Tinto 2018: Douro bölgesinden, rezerv bir kırmızı, üzümü touriga nacional, Portekiz’in en iyi üzümü olarak kabul ediliyor. Orta gövdeli, yuvarlak tanenli, hem güçlü hem yumuşak. 3,7.

Brites Aguiar Bafarela Grande Reserva 2019: Yine touriga nacional üzümünden, Douro bölgesinden, muhteşem bir kırmızı şarap. Alabildiğine güçlü, bitişi uzun, damaktaki etkisi mükemmel. Böğürtlen, kakao, meşin notalarıyla sıradışı. Genel olarak Portekiz’de içtiğim en güzel kırmızılardan biri. 4,1.

Folha Do Meio Reserva Tinto 2018: Shiraz ve touriga nacional ağırlıklı, alicante bouschet ve aragonez de eklenen bir Alentejano bölgesi kupajı. Bafarela’ya benziyor, ama onun kadar güçlü değil, böğürtlendense kırmızı meyve notaları daha belirgin zira daha genç bir tadı var. 3,7.

Quinta da Lapa Chardonnay 2019: Chardonnay en kolay içimli üzümlerden biri olsa da pek favorim sayılmaz. Tejo bölgesinin bu şarabını fazlasıyla asitli ve biraz tatsız buldum. 2,5.

Quinta da Lapa Fernao Pirao 2020: Chardonnay’nin aksine, yerel bir üzüm olan Fernao Pirao’yu harika işlemişler ki Quinto da Lapa’nın bu şarabını çok beğendik. Çiçek kokularının en baskın olduğu beyazlardna biriydi, tabii ki narenciye notaları da eksik değildi. Hem zarif hem güçlü. 3,7.

Bir şişe Chapeleiro da tabii ki yanımızda geldi

Herdade do Sobreso, Barrique Select Reserva Branco 2020: Antao Vaz üzümünden, Alentejo bölgesinden bu beyaz. Sek ama dengeli, turunçgil notalarının yanına daha tatlımsı notaları da ilave edebilmiş, tam kıvamında bir beyaz. 3,5.

Chapeleiro Arinto – Loureiro 2021: Vinho Verde bölgesinin beyazlarına “yeşil şarap” deniyor, alabildiğine taze, canlı ve narin yapısını ifade etmek için olsa gerek… Bundan önce denediğimiz yeşil şaraplar bende limon suyu içiyormuşum etkisi yapmış olduğundan hafif önyargılı yaklaşmıştım, ama işte önyargılı olmamak lazım, buna bayıldık! Arinto ve bucelas üzümlerinden kupaj. İki kadeh içtiğimiz tek şarap da bu oldu hatta, çünkü cidden özel bir şaraptı. Narenciyeyle kalmamış, tropik meyvelerden şeftali ve armuta, hatta bence beyaz çiçek kokusuna dek çok farklı aromaları gövdesinde buluşturmuştu. Yeşil şarap denenecekse bu denenmeli. 4,2.

Casa do Cerdado 2020: Alvarinho üzümünden, yine yeşil şarap tarzında, ancak fazlasıyla sek olduğu için içimi bana daha az keyif veren bir şaraptı. 3.

Casal Ventozela Espadeiro Rosé 2020: Yine Vinho Verde ama bu kez roze… Kırmızı meyve notaları belirgin, mineralitesi de güçlü hissedilen, fena olmayan bir roze. 3,2.

Barranco Longo Rosé 2019: Algarve bölgesinden, touriga nacional üzümüyle yapılmış bir roze, haliyle güçlü bir yapısı var. Hafif ve uçucu rozetler yerine biraz daha belirgin aromalardan hoşlananlara uygun. 3,3.

Quinta do Cume Selection 2015: Douro bölgesinden güzel yıllanmış bu kırmızı, touriga franca ve tinta roriz kupajı bir kırmızı. Yumuşak bir kırmızı, asiditesi düşük, fazla tanenli değil, rahat içimli. Sek. 3,5.

Ve Portekiz’de her yemeğin sonunda tatlı yerine Porto şarabı veya Setubal misketi içtiğim için burada da aynısını yaptım. Barao de Vilar’ın 10 yıllık bir Porto’sunu içtim. Tatlı şaraplara Türkiye’de niye iltifat edilmediğini asla ama asla anlayamayan ben, elbette bu gezi boyunca çok mutluydum, çünkü yer gök tatlı şarap doluydu ve kafelerde bile tatlı şarap içtim! Bu şarap özelinde, oldukça keyif veren bir Porto’ydu. Kuru üzüm, kuru incir gibi tatlı meyve notalarının gelmesi, balsı olması beklenir böyle bir şarabın, nitekim öyleydi. Hiçbir tatlıya ihtiyaç bırakmayacak kadar nefisti, şükran kendisine!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s