2021’e teşekkürlerimle…

Yılın son #tbt zamanında, bu bir “2021’e teşekkür” yazısıdır. Zira çok acayip bir sene geçirdim. Koyu bir depresyonla başlayan bir sene nasıl ışıl ışıl bir yıla evrilir, bir senede insanın hayatında ne çok büyük şey olur, bunu adım adım gördüm.

Kışın kafam hiç yerinde değildi, anneannemin hemen üstüne babaannemi kaybetmenin depresyonundan daha çıkamamışken, boş boş ekrana bakıp cips ve çikolata yerken, ocak ortasında bir de Covid olup eşyaların ismini unutacak kadar zayıflayan bir hafıza, iki adım yürüdüğümde nefes nefese kaldığım güçsüz ciğerler ve alıştığımdan 3-4 kilo fazlayla vardım bahara. Bahar dediğim buz gibi bir marttı zaten. İşte o Mart’ta, İstanbul Lezzetleri’ni hazırlamam için teklif geldi ve ben bütün baharı harıl harıl çalışarak, projeyi geliştirerek, yazılar için isimlere ulaşarak, söyleşiler yapıp yazarak geçirdim.

Hazirana vardığımızda 8 yıldan fazla bir zamandır çalıştığım İletişim Yayınları’ndan ayrılmak istediğime karar verdim. Konfor alanımdan çıkmam lazımdı, ama beni ben yapan, ömrümün ciddi bir kısmının geçtiği yerle vedalaşmak hiç kolay değildi. Benim için gerçekten zor bir karardı, müthiş duygusaldım. Bir yandan da işleri toparlamanın, odamda duran yüzlerce kitabı ayıklamanın telaşı varken, bir gün Elma’yla oynadığım esnada elime gelen bir şişlikten huylanmam sonucu çocuğumun meme kanseri olduğunu öğrendik. O telaşenin içinde Elma’nın ani ameliyatı, tutmayan dikişleri, bunun sonucunda ikinci bir ameliyat ve o sıra henüz bilmediğimiz ama tam 2 ay sürecek olan açık yara tedavisi girdi hayatımıza. 2 ay Elmasız bir eve girdim çıktım, azap gibiydi, her gün veterinere gidip onu görüyordum ve bu esnada hem işten ayrılma hazırlıklarım devam ediyordu hem de artık kitap için yazıları toplama, editleme süreci epey hızlanmak zorundaydı. Bunca karmaşa içinde aylardır ne spor yapabilmiş, ne kendime bakabilmiştim, ağrılarım iyice artmıştı, o yüzden ne kadar yoğun olursam olayım bedenimin sağlığı için vakit yaratmam gerektiğini idrak ettim ve benim için daha çok koşturmaca demek olacak olsa bile pilatese de başladım. İster egzersiz, ister uyku, bedenimin ihtiyaçlarını hep en son sıraya koyduğumu fark edip ileride buna dikkat etmek için kendime bir not koydum, “Merin bedenine iyi bak, ondan ikinci bir tane yok” dedim kendi kendime. Ne kadar başarabildiğim muamma, ama en azından zihnim kadar bedenimin de ihtiyaçları olduğunu kabul ettim diyelim. Önce kabul etmem lazımdı sonuçta! Ve iyi geldi, ciğerlerim yeniden açıldı, kaslarımı ve yılın kalanında halletmem gereken işler için lazım olan kondüsyonu yeniden kazandım, o fazladan gelmiş bulunan 3-4 kilo da gitti, ağrılarım azaldı, bedenim alıştığım haline geri döndü. İnsanın kendi bedeni içinde rahat edebilmesi ne büyük saadet!

Tüm bunlar olup biterken Can Yayınları bünyesindeki Mundi’nin başına geçmem için anlaştık ve Temmuz’da dostlarımızla aylar öncesinden ayarladığımız bir tatili araya sıkıştırmayı başarıp, dönüp Ağustos’ta hemen yeni işe başladım. O tatile şükürler olsun, “Pandemi sonrası çok tatile ihtiyacım var” derken, yılın yoğunluğundan dolayı yapabildiğim tek tatil o olacakmış meğer, ne bilirdim! Tatilden dönmemizden kısa süre sonra Elma da iyileşip eve döndü, bizde bir bayram havası… Sonraki haftalarım ise bir yandan harıl harıl yeni işe adapte olmaya çalışır öbür yandan kitabın görsellerini seçer, fotoğraf altı yazılarını yazar, Merve’yle son dokunuşları yaparken geçti. Ve sonbahar geliverdi. Ağustos, eylül, ekimin akışını yoğunluktan anlamadım bile, meğer sakin günlerimmiş!

Eylülde kitabı teslim ettiğim gibi, bu kez tezi yazmaya geri döndüm zira Aralık’ta tez izleme var, çalışmak şart! Zaten alışmışım, işten döndüğün gibi yemek ye, azıcık dinlen, hop bilgisayar başında çalışmaya. Aylarım böyle geçti, gündüz işte, işten sonra ve hafta sonları “iş dışı işlerde” çalışarak. Hayatımda en çok çalıştığım, en yorulduğum, yorgunluktan başımın döndüğü, ayak uzatıp boş boş tavana bakındığım an sayısının bile tüm yılda 10’u bulamadığı bir yıl oldu bu. Bu bakımdan ömrümün sonunda kadar unutmayacağım.

Ama Kasım’la birlikte meyveleri toplama zamanı geldi, tabii yeni yoğunluklarla…Kasım’da kitabın çıkışıyla birlikte lansmana hazırlandık, söyleşiler verdim, etkinlikler yaptık, İstanbul Lezzetleri’nden esinlenen menüler tasarlandı ve her gün küçük küçük bir sürü iş çıktı, ama şükür ki hepsini hallettim. Her fırsatta blog’um dunyaninbahceleri.com için yazmaya devam ettim. İnsanlar “Aaa ne güzel blog’un için zaman ayırabiliyorsun, oraya ayıracak boş vaktin var” falan gibi şeyler deyince hem şaşırıyorum hem gülesim geliyor. “Boş vaktim olduğu” için değil, zaman yaratmak istediğim için oluyor bunlar. İsterseniz yaratıyorsunuz yani, tabii başka şeylerden çalarak (mesela uykudan, kahve molalarından!) Hayat bir öncelikler meselesi… Bu esnada Facebook gastronomi grubumuz İştahperver de büyüyordu, oraya da vakit ayırıyorum mesela. Neden? Basit, çünkü bunlar aslında bana iyi gelen ve bence zaten yapmam gereken şeylerdi! Arabada giderken blog’a fotoğraf girdiğim, okumak istediğim kitapları anca metroda bile olsa okuduğum bir yıl geçti. İş kısmında ise 5 ayda Mundi‘de birbirinden güzel kitaplar hazırladık, onların basılma sürecindeki tüm ayrıntılarıyla ilgilenmek bana harika geldi. Yıl bitmeden, üstünde en çok uğraştığımız Çocuk, Köstebek, Tilki ve At‘ı yetiştirmek hele, bana bir ödül gibiydi! Geçen hafta harika bir tez izleme geçirdim, moralim resmen tavan yaptı ve artık bir, hadi bilemediniz 1,5 yıl içinde doktora tezimin bitebileceğini öngörebiliyorum, yani tünelin ucunda ışık göründü! Bu öyle uzun bir maraton ki, o “ışığı görme anı”nın hazzını inanın tarif edemem!

Yoğunluk bitmedi, hatta şimdiden Ocak ayım programlanmış halde günü gününe… 15 Ocak’ta teslim etmem gereken bir yazı, ocak ayı içinde 3 panel&söyleşi, bazı etkinlikler ve toplantılar kayıtlı ajandamda; yıl boyu sürecek bir “gastronomi panelleri” projesinin de yolda olduğunu bugün buradan müjdelemiş olayım. E tez yazımım da harıl harıl devam etmek zorunda. Yani bu sene nasıl yüksek viteste geçtiyse, belli ki 2022 de öyle geçecek. Ama pişman mıyım! Asla… Tek üzüntüm, İstiklal’de hiçbir şey düşünmeden yürümek, ayaklarımı uzatıp herhangi bir “verimli iş yapmadan” aylaklık etmek, keyfime göre kitap okumak gibi basit şeyleri çok özlemiş olmam. Sabah gözümü açtığım anda “Bugün şu saate kadar şunu yetiştirsem, ordan pilatese gitsem, duşumu alıp akşam şuraya yetişsem, eve döndüğümde de bilmem neyi halletsem tamamım” diye düşünmeden geçirebildiğim bir gün olmadı 9 aydır, çünkü zamanı çok iyi planlamadan ve çok verimli kullanmadan bu kadar çok şeye yetişebilmem mümkün değildi. Ama bu kadar planlı olmak da insanın ruhunu sıkmıyor değil! Dilerim vites yüksek olsa da ayda hiç değilse 1-2 günü “bugünü verimli geçirmedim” diye düşünmeden, suçluluk hissine kapılmadan, aylaklıkla geçirebileceğim.

Kolay bir yıl değildi, evet deli gibi okudum, çalıştım, araştırdım, yazdım, çizdim, uğraştım… ama hiçbir şeyin tesadüfen olmayacağını bileceğim kadar hayat tecrübem var artık. Yekûna bakıyorum: sonuç olarak kayıplarımla yüzleştim, kabullendim, anılarıma tutundum, Covid’i atlattım, Elma kanseri yendi, iş değiştirdim, yeni işe uyum sağladım, tezime devam ettim, harika projelerle halka halka büyüyen nefis bir kitabın projesini başarıyla tamamladım… ve devam ediyorum! Tüm bunları Alp olmasa kesinlikle başaramazdım. Gerçekten bir insanın sahip olabileceği en iyi yoldaş. Arkadaşlarımın kitabı bana imzalattıktan sonra “Senin de perde arkasında emeğin büyük” deyip kitabı ona da imzalatmaları, beni ondan bile daha çok duygulandırmış olabilir o yüzden. Elmam olmasa hepsi eksik kalırdı. Onun bir şapşallığı insana bütün yorgunluğunu unutturur, canımın içi kızım benim, 15 yıllık yoldaşım. Yine tüm bunları, Deniz, Emine, Neşe, Esin, Özlem ve Ibrahim‘in her gün ama her gün varlığını gösteren sürekli desteği olmasa yine yapamazdım. Dostlarım diye demiyorum, duygusal destekte bir dünya markası bu insanlar. Keza Ümit Vefa, Melike, Semih, Cengiz, Gusto gibi bir alonuzla yanınızda olan, desteğini esirgemeyen insanlar hayatınızda olacak ki bunca yükün altından kalkılsın, başka türlü olmaz. Annem, babam, canım komşularım her zamankinden de çok arkamdaydılar bu yıl. Daha sayamadığım nice insanın desteğini arkamda hissettim de öyle atlattım ben bu ölümüne yoğun, önce mutsuzluktan sonra uykusuzluktan bayıldığım, oradan oraya koşturduğum seneyi. İyi ki varsınız hepiniz, minnettarım.

Yeni yılda dilek olmadan olmaz, e benim de var tabii. Evvela yurtdışına yeniden seyahat edebilmek istiyorum. O “şalter kapanma” hissi Türkiye’deyken olmuyor ve benim kadar seyahat etmeyi seven biri için neredeyse 2 yıldır bambaşka kültürlere sahip yeni yerler görememiş olmak can sıkıcı… Hayata “seyahat” fikriyle tutunuyorum ben! İkincisi sadece kendimle kalmaya da ihtiyaç duyan bir insanım, bu sene o kadar çok insanla o kadar çok iletişim kurmam, o kadar çok etkinliğe katılmam gerekti ki hiç mümkün olamadı, umarım bu sene biraz daha mümkün olur; bir yandan yepyeni güzel insanlarla tanışırken bir yandan kendime vakit ayırabilirsem nefis bir denge tutturabilmiş olacağım ve bu bana iyi gelecek. Sonra o dinlenmişliğin verdiği enerjiyle dostlarıma, sevgilime, kedime ve en çok da kendime biraz daha vakit ayırmayı istiyorum. Yine çok güzel masalarda, en candan sohbetlerle geçti bu yıl, gelecek yıldan tek dileğim böyle devam etmesi olur. Bir de tabii olmazsa olmazlar, sağlık, huzur, para… Zaten daha ne olsun.

Yeni yılda okuduklarım, izlediklerim listesi gelince tam manasıyla bir “yıl sonu z raporu” almış olacağım, ama bence bu senenin yoğunluğu böyle ayrı bir iç dökmeyi hak ediyordu benim açımdan. Bir de, buralarda hep mutlu olduğumuz anları paylaşıyoruz ama öyle olunca hayat sanki hep çok güzel, çok kolay, çok eğlenceli, dolce vita’ymış gibi oluyor. Tabii ki değil! O yüzden bunları da göstermek lazım arada. Hayatta her şeyin arkasında kan, ter ve gözyaşı var, kolay bir yol değil ki hayat… İşte bu yolda bana yoldaş olan, eşlik eden, hayatı çekilir kılan, düştüğümde el uzatan, neşemi büyüten, hatta derdime dert katan insanlara bile teşekkür ederim, hepsinden bir şey öğrendim. 2021, benim için çok öğretici bir seneydin, beni bir senede birkaç yaş büyüttün. Verdiğin tüm dertler ve tüm güzellikler için teşekkür ederim. Kolumda yeni kuşumla 2022’nin semalarında süzülmeye hazırım.

3 thoughts

  1. Okurken hızınızdan inanın benim başım döndü. Umarım 2022 umutlarınızın ve hayallerinizin gerçekleştiği, sağlıklı, mutlu ve gönlünüzce gezeceğiniz, uzak diyarlara uçacağınız bir yıl olur. Selam ve sevgilerimle…

    Beğen

Gürcan Şenn Ph.D için bir cevap yazın Cevabı iptal et