Lutenitsa ve marteniçka

Yıllar önce arkadaşım Merve’nin beni kahvaltıya götürdüğü 700 Gram’ın menüsünde lutenitsa görünce muazzam şaşırmıştım “A aaaa kim nerden bilmiş bulmuş da koymuş ki bunu?” diye. Yerel mutfaklar, yerel lezzetler keşfedilmeye başlanmıştı ama yurt içiyle sınırlıydı genelde, ajvarlara lutenitsalara varmamıştı daha iş. Herhalde 5-6 sene olmuştur, işte ilk o zaman “Aaa bazı şeyler çeşitleniyor, genişliyor galiba” demiştim. Bugün bakınca fark ediyorum ki durum cidden böyle, yerel mutfaklar, yerel lezzetler, yerel tekniklerin yeniden ilgi görmesiyle birlikte unutulmuş kimi gelenekler hatırlanıyor veya halihazırda yaşayan kimi gelenekler “yerel”likten çıkarak yaygınlaşıyor, öğreniliyor, benimseniyor…

Marteniçka/martenitsa da öğrenilen şeylerden biri oldu. Bir pagan gelenek bu aslında, hemen tüm kültürlerde bir şekilde yansımasını bulan “baharla gelen bereket, canlanma” konseptini simgeleyen bir şey. Süte, yumurtaya ancak baharda ulaşılabilen, kışı atlatmanın büyük bir mesele olduğu zamanlardan, hayatta kalmayı ve artan bereketi, canlanmayı kutlamanın bir yolu. Bence güzel olan şey, burada o bereketi getirenin yaşlı bir kadın, Baba Marta olması. Bereketi yaşlı kadın getiriyor doğaya, çünkü bilgeliğin simgesi, çünkü insan soyunu sürdürecek doğurma eyleminde ebe olan da o, otlarla köklerle ilk ilaçları yapan da o. Martta bereketi yaşlı bir kadının saça saça getirdiğine inanmanın pagan anlayışla alakası hiç tesadüf değil o yüzden. Bu gelenek elbette ki kadınların bilgisinden korkulan, cadı olarak yakıldıkları engizisyon döneminden değil, onların bilgeliğine şükran ve saygı duyulan dönemden çıkabilirdi ancak.

Eskiden birinin bileğinde kırmızı-beyaz bir ip görsem Balkan göçmeni olduğunu anlardım. Şimdi artık öyle değil, o kadar çok insan bu adeti öğrendi ki, Mart ayında birçok insan bileğine bunlardan doluyor. Harika bir şey bu! Birbirimizi tanıyor, birbirimizden öğreniyoruz…

Bu zararsız, sevimli ve şu dünya üstündeki varlığımıza bir selam gönderen geleneği uygulamak isterseniz bileğinize kırmızı beyaz ipler dolayın ve Mart boyunca gözünüz havada olsun. Olur da bir leylek görürseniz bilin ki bu sene çok gezeceksiniz! Bağlarken dilek tutmak, Mart ayı bitince veya dileğiniz olunca bilekliği bir ağaç dalına asmak, hepsi olur, canınız nasıl isterse… Haydi, çestita baba marta!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s