Atina, Selanik, Yunan adaları… Yunanistan, ne zaman neresini gezsem hep çok mutlu döndüğüm bir coğrafya. Hele Mykonos’la Santorini’ye, oradan sabahın üç buçuğunda feribotla Kos’a, oradan Bodrum’a geçtiğimiz o tatil, en güzel deniz tatillerimizden biriydi. Ancak Halkidiki’ye gitme fırsatını bir türlü bulamamıştık. Bu yaz beynimizin aktığı bir gün, “Hadi gidelim” deyip bir hafta sonrasına hızlı bir tatil planlayıverdik. Zira Yunanistan’da tatil yapmak, fahiş fiyat çekilen ve sinirimizin bozulacağının garanti olduğu Çeşme-Bodrum tatillerinden çok daha mantıklıydı!


Tabii çoğu fiyat/performans mekanı çoktan kapılmıştı, buna rağmen bir hafta sonrası için geceliği yaklaşık 1200 lira gibi bir fiyata Fani House‘ta yer bulabildik. İşleten çiftin de içinde yaşadığı, süper sevimli bir yerdi. Temizlik ve konum olarak çok memnun kaldığımız bu yerin bulunduğu bölge galiba epeyce lokal bir Yunan yeriydi, turiste pek rastlamadık desem yeri, o açıdan da çok hoşumuza gitti. Eğlendikten sonra, döndüğünüz evin/yerin sakin olmasını isterim ben hep…
Halkidiki’nin en sol parmağı, yani Kassandra bölgesi, Selanik’e de çok yakın olduğu için özellikle hafta sonları Selaniklilerin yoğun olarak geldiği bir bölge, bir nevi İzmir-Çeşme ilişkisi var yani aralarında. O yüzden, gideceğiniz plajlara kesinlikle ama kesinlikle rezervasyonla gitmenizi öneririm. Elephant Beach ve Umbrellas Beach, birbirine yakın, güzel, akşamları da biraz eğlence arıyorsanız doğru adres olan plajlar. Şöyle bir durum var ki, ben Türkiye’de müzikli plajlardan hiç hoşlanmıyorum, genellikle çok sakin, mümkünse sıfır müzik plajları seviyorum. Fakat Yunanistan’a gittiğimde, gündüz sakin, akşam saat beş altıdan sonra müzik çalan, isteyenin eğlenebildiği, güzel yemek de olan, akşamın dokuzuna kadar denize girip eğlenebileceğim, tabir-i caizse günü bikiniyle başlatıp bikiniyle kapattığım “deniz günleri”ni çok seviyorum. Çalan müzik mi dokunmuyor, tarzı mı uyuyor, bilmiyorum, ama hoşuma gidiyor.



Halkidiki’de de böyle “hava kararana kadar deniz günü” için Pefkohori’deki Umbrellas‘ı seçtik. Oldukça geniş bir plaj, denizi güzel, arka tarafında hem hoş bir bar hem de tam teşekküllü bir deniz mahsulleri restoranı bulunuyor. En önemli nokta: Kokteyller çok güzel! Dört kokteyl deniyoruz, favorim çarkıfelekli olanlar. Gerçek meyve püresiyle hazırlanmışlar. Kokteyllerin yanında kapalı kuruyemiş getirmeleri de nazik bir hareket. Fiyat 10 Euro. (Türkiye’de bu fiyata bu kadar güzel kokteyl servis edilen beach varsa bilen haber etsin lütfen.) Çalan müziğin desibeli akşam artıyor, zaten o saate kalanlar genellikle “particiler” ve plajın müşerisi daha ziyade 20’li yaşlardakiler. Biz de biraz ortamda takılıyor, denize giriyor, sonra 9’a doğru plajdan ayrılıyoruz. Şemsiye-şezlong parası alınmayan mekanda sadece belli bir tutarda harcama yapmanız bekleniyor, ama doğrusu kimsenin yanına da “Siz 15 euro’da kaldınız” diye gelmiyorlar.



Beğendiğim ve özellikle tavsiye etmek istediğim yer ise Papua Beach. Kallithea’daki bu plaj, Umbrellas’a göre daha dar bir sahil şeridine sahip, daha ufak, daha sakin bir yer. Müzik sesi epey az, kitlesi ise daha karışık, çocuklu aileler de var gençler de. Suyunun rengi harika, oldukça hoş bir deniz (ama bazen deniz anası olabiliyor, günün şansına göre!), benim için en güzel tarafı ise yemekleri… Beachin hemen gerisindeki Shalimar adlı restoran da bu plaja ait ve menüleri ortak, dolayısıyla bir bakmışsınız 8-10 euroya mükemmel bir deniz mahsulü tabağı önünüze gelivermiş. Yani plajda oturup kitabınızı okurken, “plaj yemeği” değil gayet nizami restoran yemeği söyleyip yiyebiliyorsunuz. Üstelik Türkiye’de asla bu fiyata yiyemeyeceğiniz kalite ve porsiyonda deniz mahsulleri geliyor önünüze… Bacaklı kalamar kızartmaları, ızgara kalamarlar, ahtapotlar, hepsi nefis. Kokteyller? Onlar Umbrellas’takinin sadece bir tık altında, yine 10-11 euro bandında. Burada o kadar müzik yok, zaten akşam da diğerindeki gibi parti moduna geçilmiyor ve beach daha erken kapanıyor (9’a kadar kalamazsınız yani), ama bu bir sorun değilse kesinlikle tavsiye edeceğim bir yer. Üstelik plajda takılmayı sevmeyenler için üstü boydan boya asmalarla örtülü kafe kısmı da mevzut, isterseniz deniz kenarında takılmak için o kısmı da tercih edebilirsiniz. Burada da kişi başı 15-20 euro gibi bir harcama yapmanız bekleniyor, ama yine hiç kimse 3-5 euro için yakanıza yapışmıyor.


İşin en güzel yanı da, gerçekten herkesin oldukça relaks modda ve güleryüzlü olması; çalışanından müşterisine, kimse her an bir sorun çıkacakmış gibi diken üstünde değil. Fiyatlar, bu sene Bodrum, Çeşme, Alaçatı gibi yerlere gidenlerden duyduğumun altında çoğu zaman ve itiraf edelim ki, aynı fiyat olsa bile, burada önünüze gelen yemek de, içki de daha kaliteli. Eğer çok sakin bir koyda, ultra-dinlendirici bir tatil yapmak istiyorsanız onun için en doğru yer adanın sol parmağı değil ve bu fiyatlar öyle bir tatil için en ideal fiyatlar olmayabilir, ama biraz da gezmeli-eğlenmeli bir deniz tatili istiyorsanız kesinlikle çok iyi bir nokta.
One thought