Yazıları bir süredir aksattım, ama inanın çok geçerli sebeplerim vardı. Patili yoldaşı olanlar beni anlayacaklardır, 14 senelik yoldaşım Elma çok ciddi bir ameliyat geçirdi ve hâlâ nekahati devam ediyor. Lakin kritik eşiği atlattı ve nihayet evine döndü. Eve dönüşünü de kutlamak şarttı! Bu kutlama için hem beni yormayacak, hem ağzımızın tadını yerine getirecek olan başlıca şey elbette bir çilingir sofrasıydı!

Üstelik bu kez çilingir soframız “ağır” bir misafiri baş köşeye oturttu, Yeni Rakı Uzun Demleme. İsminden anlaşılabileceği gibi, rakı sofrasında ağır ağır demlenme mantığıyla ağır ağır damıtılmış, aceleye getirilmemiş bir rakı üretmek mantığından doğmuş bu arkadaş. Üstünde “5 kez distile” yazdığını görünce zaten bir “Ohov!” olmuştum, çünkü 3 kez distilede bile genelde tertemiz bir içime ulaşılıyor, bu ekstra olmuş. “Kraft” denmesinin sebebi de 5000 litrelik imbikler yerine 500 litrelik “küçük” imbiklerde üretilmesi… Benim açımdan en önemli detaylardan biri de tabii %100 yaş üzüm rakısı olması, genelde öylesinin tadı daha çok uyuyor bana.
Şimdi tabii bunlar teknik detaylar, “48 saat yerine 72 saat demlenince” illa da tadı hoşunuza gidecek diye bir şart yok tabii. Fakat bu tarz denemeler, milli içkimiz olarak lanse edilen rakı için bile çok yeni şeyler. O açıdan çok destekliyorum. Tat olarak bakınca ise bir sek içen, bir sulu içen, bir de çok fazla rakı içmeyen üç kişiden de tam not aldı Uzun Demleme. Bakın işte bu kolay bir şey değil.

Öncelikle sek içiciler doğal olarak tat konusunda daha seçiciler. Burna vuran, istenmeyen keskinlikte bir alkol kokusu zaten rakı zevkini çok öldüren bir şey. O yüzden sek içicilerin daha temiz bir tat aramaları zaten anlaşılabilir. Alp sek içici olarak ehlikeyfinde soğuttuğu Uzun Demleme’yi çok beğendi. Sonra, rakı içen ama çok düşkünlüğü olmayanlar da daha dengeli bir tat arıyorlar, mesela çok baskın anason tadı istemiyorlar genelde. İbrahim esasında şarap insanı olarak bu rakıyı çok beğendi ve direkt “Rakı içeceğim zaman biraz daha fazla öder bunu içerim, tadı çok dengeli ve temiz” dedi. Bu üçlünün içinde sanırım en rakıcı olan (ama sek içmeyen) ben de aynı şekilde yuvarlak, temiz, dengeli diye tanımladım bu rakıyı. Anasonla başım gayet hoş olduğundan daha da anasonlu bir tada da hayır demezdim, lakin zaten öyle örnekler olduğu için bunun da “böyle” olması son derece anlaşılabilir bir durum.
Kendisinden de bekleneceği gibi ne mideye ne başa ağırlık yapan, sonrası çok rahat bir arkadaş. O açıdan çok sevdim. Peki eşleştirme? Öncelikle ben rakıyla gerçekten soğuk mezeciyim. Rakının sıcak yemeklerle çok uyuşmadığını düşündüğüm için tercihim genelde zeytinyağlılar, peynir, meyve ve belki ufak tefek ara sıcaklar olur. “Ana yemek” olayını rakının ruhuna da tat açısından vereceği zevke de aykırı buluyorum şahsen. Evde de o yüzden Aret Abi’nin yerinden söylediğimiz hakiki İstanbul Ermeni usulü yaprak dolma/sarma, tekmilli fava, tahinli uskumru ve somon pastırmayla mezelerin belkemiğini oluşturduk. Hepsi yine tek kelimeyle nefis ve gerçekten kusursuzdu. (Gerçek bir İstanbul beyefendisi, meyhanecisi ve meze ustası olan Aret Abi’yi hâlâ bilmeyeniniz varsa kendilerini şöyle alalım.) Yanına Bergama tulum, mevsim güzelleri erik ve kiraz, Namlı’dan aldığım ızgara zeytin ve Apikoğlu isli kuru eti de koyunca bence soframız tamam oldu. (Yalnız Apikoğlu’nun isli kuru eti bizi üzdü, denemek için almıştım, bir daha almam, belirtmiş olayım.) Anason bildiğiniz gibi rakıya esas tatlımsı tadı veren şey (hayır şeker değil yani, anason), bu rakıda anasonun çok baskın olmaması, tadının fazla tatlımsı olmamasını da sağlıyor, bu da onu meyve gibi kendinden şekerli yiyeceklerle ya da İstanbul usulü harçla yapılmış dolmalarla eşleştirmeyi kolaylaştırıyor. Zeytinyağlılar ve sert, yağlı peynir türleriyle uyumlu olması ise zaten doğal! Bu açıdan benim tat-eşleşme beklentimi de son derece güzel karşıladı.

Uzun Demleme piyasaya çıkalı yaklaşık bir yıl oldu ama henüz denememiştim (zaten son bir yılda neyi ne kadar görebildik, deneyebildik tartışılır!) ama dostum Burkay Adalığ denememe vesile oldu ve iyi ki olmuş! (Viskici olduğuna bakmayın, her konuda damak tadı iyidir dostumun!) Yeni Rakı’nın klasik edisyonuyla arasındaki fiyat farkı kesinlikle uçuk değil, hele zaten daha üst segment edisyonları seviyor idiyseniz pek bir fiyat farkı görmeyeceksiniz. O açıdan bakmanızı ve bir kere muhakkak denemenizi tavsiye ederim, zira biz birkaç yudumdan sonra direkt “Farkı neyse verelim, bundan alalım” noktasında geldik!
Tüm patililerimizin sağlığı yerinde olsun ve dilerim bu yazımız bol bol kadeh tokuşturarak geçsin!

One thought