Eskiden iş yerim de o civarda olduğu için, sık sık Eminönü-Karaköy hattında gezerdim. Haliyle oraları da iyi bilirdim. Şimdi eskisi gibi her yeni açılan mekanı bilemiyorum belki, ama müdavimlik anlamında bazı alışkanlıklarım hiç değişmedi. İşte bugün, tıpkı eski günlerdeki gibi bir Eminönü-Karaköy turu yaptım bugün. Nasıl iyi geldi, nasıl özlemişim ama…



Artık Mısır Çarşısı’na kafam estikçe inemiyorum ve gerçekten çok özlüyorum. Bugün nihayet biraz vakit bulup inebildim. Elbette peynir aldım bi kere. Ailemizin yaklaşık 30 yıldır peynir aldığı yer Dorukoğlu’dur, mandıracılardır, başka yerde de şubeleri yoktur ve ben onların peynirini ayrı bir severim. Sevdiğim ezineleri 90 lira olmuş, tabii gene de başka yerlere göre makul, o ayrı. 3 kalıp aldım. Üç çeşit zeytin aldım. Sonra dostum İbrahim’le onun önerdiği kuruyemişçi&lokumcuya gittim, Gökhan Lokum&Kuruyemiş. Oradan da lokum, kayısı, cevizli sucuk aldım, özellikle dut pekmezli olan cevizli sucuğu yumuşacık ve çok lezzetli buldum, tavsiye ederim. Eskiden başka bir yerden alırdım bu tarz şeyleri, ama artık eskisi kadar beğenmiyordum, burası iyi oldu.





Sonra soluklanmaya Beta Tea’ye uğradım, bileniniz vardır, bir zaman önce orada hanın içine şahane bir kafe açtılar. Mısır Çarşısı’nın içinde olup da bu kadar sakin, hayhuydan uzak yer azdır. Eski hanların avluları bu bakımdan çok özeldi, sayelerinde yine öyle olmuş. Bana makul fiyatlı çay soranlara fiyat/performans açısından ben hep Beta’yı öneriyorum. Burada artık tadıp içip öyle alma imkanı oluyor. Hem açık hem kapalı yeri var. Alışverişten yorulduğunuzda aklınızda olsun, burada huzur içinde oturabilirsiniz. Bu arada çayın yanında çok da güzel kurabiye ikram ediyorlar.



Mısır Çarşısı’nda onu al bunu al deyip birkaç yüz lira bayıldıktan sonra Karaköy’e geçtik. Oradaki Beş Altı Kirvem Tantuni’yi ilk kez yıllaaaar yıllar önce dostum Merve bize öğretmişti, o zamandan beri oranın tantunisini çok seviyorum. Birer tane atıverdik. Eskiden pazarları açmazlardı, son yıllarda açıyorlar, artık pazartesileri kapalılar. Tantunileri yine çok güzel. Benim çok sevdiğim dondurmacılardan Girandola da aynı sokağa şube açtı, çok mutluyum doğrusu! Zira Arnavutköy, İstinyePark şubeleri şehrin öbür ucundaydı, artık burada da varlar, oh!

Altın vuruş, Güllüoğlu’nda çay, kahve ve baklavayla oldu. Baklava zaten baklava, onu anlatmaya hacet yok da, şu “soğuk baklava” dedikleri şeye baklava değil mesela Sütlü Hayriye falan diye isim koysalar yemin ederim daha çok seveceğim! “Baklava” diye düşünmeyince hoş bir sütlü tatlı olabilir, ama baklava diye düşününce cinlerim tepeme çıkıyor ahah! Neyse, kendimce tatlıyı Hayriye ismiyle vaftiz ettim artık bu şekilde yiyeceğim.
Pek özlediğim muhitlerde gezip evin nevalesini yüklendim; yedim, içtim; eve dönünce bir de taze fasulyeyle cacık yedim üstüne, mutluyum. Mükemmel bir pazar oldu bence… Kapalı Çarşı’yı çok turistik bulduğum için pek sevmem, ama her şeyin iyisini, tazesini daha uygun fiyata bulduğum Mısır Çarşısı’nı çok seviyorum. Fırsatınız olursa yolunuzu düşürün muhakkak… Buralarda gezmeden İstanbul’un tadı tam çıkmaz!