Los Angeles’te bir Mexican: Mercado

Bugün Meksika yemeği ve taco muhabbeti açılınca, aklım Los Angeles’a -Meksika’ya henüz gidemediğim için- şimdilik yediğim en güzel Meksika yemeğini yediğim yere gitti.

Sene 2017’ydi, dolar henü 3-3,5 lira arasında seyrediyordu ve biz bunu bile çok yüksek bulduğumuz, henüz başımıza geleceklerden habersiz saf saf söylendiğimiz bir zamandaydık. Bir gün önce inanılmaz bir Kore barbeküsü ziyafeti çekmiştik (ki birçokları Amerika’daki Kore barbeküsü konseptinin Kore’dekinden daha zengin olduğunu söylüyordu!), haliyle şimdi onunla aşık atabilecek bir yer bulmamız gerekiyordu. Çok iyi yorumlarının yanı sıra, galiba Michelin Bib Gourmand’dan bulmuş olmanın güveniyle Los Angeles’ın Grove bölgesine yakın olan Mercado isimli Meksika restoranına gidelim istemiştim.

Eylül başı o güzel havada, üstümüzde yazlıklar, efil efil varmıştık restorana. Restoranın çok hoş bir havası vardı, hem yemekler geleneksele yakın durmaya çalışıyordu hem de ambiyans iç açıcıydı. Her güne özel farklı kokteyller yaptıklarını söyleyen bir not vardı kara tahtada ve o günün kokteyli karpuz ve fesleğenli, biraz da acılı bir kokteyldi. Beni öldürmeyecek kadar makul bir acılıkta olduğuna ikna olunca hemmen söyledik, ilk yudumları aldığımız gibi de keyfimiz iyice yerine geldi, çünkü yemeğe eşlik edebilecek kokteyl konseptinden Alp de ben de hoşlanırız.



Yediğimiz yerlerden birinde ilk kez tamale tatmış ve mısır yahut muz yaprağına etli veya etsiz çeşitli harçların sarılmasıyla yapılan bu Meksika sarması/dolmasını derhal sevmiştim; o yüzden restoranda da ilk iş tamales söylemiştim. Burada yediğim biraz daha afiliydi, peynir ve domuz eti dolgulu, daha pişkin kıvamlı ve kesinlikle diğerinden çok daha lezzetli! Çok yağlı olabildiği için aslında domuz etine çok bayılmam, ama iyisinin de “iyi” olduğunu belirtmem gerek. O tamalenin içindeki gerçekten kaliteli, yumuşacık ve lezzetliydi, haliyle ikimiz de bayılarak yedik.



Sonrasında ben bir taco sevdalısı olarak, güzel tacolar da bulmanın sevinciyle dört taco sipariş etmiştim; ikisi biftekli ikisi cevicheli. Ama allahım o nasıl bir cevicheydi! Lime tadını nasıl güzel emmişti balık, içindeki yeşilliklerle -yaşasın taze kişniş!- nasıl uyum sağlamıştı, adeta balıklı bir salata yiyormuşum gibi ferah, taze ötesi bir lezzetti tabağımdaki! Aşık oldum ben o gün o tacolara! Ha biftekli tacolarım da güzeldi; iyi kalite, yumuşak bir biftek kullandıkları hafif acılı ve soğan turşulu tacolarım da ayrı lezzetliydi doğrusu.



Ben tercihimi tacolardan yana kullanırken Alp de nefis bir skirt steak söylemişti. Kendi tacolarım da biftekli olduğu için fazla sulanmadım tabağına ama tatmadan da olmazdı, biraz tırtıklamıştım yani. Et gayet sulu, dolgun ve nefaseti yüksek bir parçaydı, porsiyonu da gayet büyüktü, ama ben esas altında yer alan “mısır pilavı”na bitmiştim! “Türkiye’de neden kırık mısırdan bulgur pilavı gibi pilav yapmıyoruz ya, çok lezzetli bu!” diye de azıcık söylenmiştim hatta. Bazı Gürcü, Çerkes lokantalarında var galiba ama niyeyse hâlâ yaygın değil, bence mısır denen güzelliği kesinlikle yemek yapmak için daha çok kullanmamız lazım!

Masaya söylediğimiz her şeyi beğendiğimiz, günün kokteylinden sonra başka kokteyller de içerek mekandan pek keyifli kalktığımız bir gece olmuştu. Sadece tatlı niye yememişiz bilmem, belki o gün başka yerlerde bolca mı yemiştik? Kim bilir… Her şeye ödediğimiz toplam fiyat 120 dolardı, o günün lira karşılığıyla Türkiye’de de aynı yemek ve içki miktarıyla neredeyse aynısını ödeyeceğimiz bir meblağdı ve bugün hatırlayınca yutkunduracak kadar lezzetli bir yemek yediğimi düşünürsem her kuruşuna da değerdi!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s