Restoranların kapalı olduğu günlerde insan yemek hazırlamadığı, oturup bir yerde güzel güzel yiyip içtiği, sonra da sofraydı bulaşıktı uğraşmadan kalkıp gittiği akşamları bazen çok özlüyor. Eh, uğraşıyı tamamen sıfırlamak mümkün değil, birinin size güzel güzel servis yapmasını sağlamak da; ama en azından güzel şeyler yiyebilmek hâlâ mümkün…
Biz de dün akşam küçük bir kutlama yemeği için Frankie‘den sipariş verdik. Klasik yemeklerin ağırlıkta olduğu, deneyselliğin daha geri planda kaldığı bir menüleri var şu anda, ki bu pandemi döneminde böyle olması normal. Nitekim biz de bu kez daha garanti şeyler yemek istediğimiz bir akşamdaydık. Menüde birbiriyle uyumlu tatlar var, dolayısıyla kendimizce bir 7 course menü oluşturmak hiç de zor olmadı.
Aslında çorba almayı hiç düşünmüyordum ama menülerinde Tokat asma yaprağından yapılan Chardonnay çorbasının en sevilen, favori yemeklerinden biri olduğunu görünce başlangıç olarak onu aldım. İyi ki almışım! Aynı çorbalardan çok sıkılan ve güzel çorbaya bayılan biri olarak bunu almasam çok şey kaçırırmışım, nasıl mayhoş bir lezzet, sanki insan likit zeytinyağlı yaprak sarma içiyor! Mini sarmalarla servis edilen çorba çok lezzetli, hatta o kadar hoşuma gitti ki “İyi pişmiş birkaç sarmayı blendırda geçirip ben de çorbaya mı çevirsem?” diye düşünmedim değil. Kısaca sipariş verecek olursanız hakikaten bu arkadaşı da dahil edin derim.
Ana yemek olarak kuzu tandır ve ona eşlik etmesi için ayvalı siyez bulguru pilavı, fırınlanmış taze Ödemiş patatesi, buharda mevsim sebzeleri ve portakal vinegretli bebek ıspanak salatası söyledik. Bebek patatesler çok lezzetli, birazcık daha tuzlu baharatlı olsa daha çok hoşuma giderdi, ama tabii herkese uyaması için sade tutulmuş. Evde üzerine eklemeler yapılabilir. Buharda sebzeler de tıpkı patates gibi yan yemek olmasına rağmen porsiyonu çok büyüktü. Kabak, kereviz, havuç, siyah havuç, pancar, brokoli, karnabahr gibi oldukça çeşitli sebze geldi, gayet güzel dirilikteydiler. 3-4 kişiye rahatça garnitür olabilir. Keza ayvalı, havuçlu siyez bulguru pilavı da oldukça iyi bir porsiyonda, etin yanında 2-3 kişi için yeterli kesinlikle. Tadına gelince, tadı lezzetliydi, zaten pilavda elma, ayva gibi meyveleri, hele hele havucu çok sevdiğim için menüde görür görmez üstüne atladım. Şahsi damak zevkim açısından biraz daha yağlı ve yumuşak olmasını tercih ederdim, ama o kısmını da kuzu tandırın suyunu pilava çektirerek hallettim!
Ana yemek olan kuzu tandıra gelince, kesinlikle çok lezzetli buldum. Bir tandırdan bekleneceği gibi lif lif ayrılan, yumuşak bir kuzu etiydi, belli ki gerektiği gibi uzun süre düşük sıcaklıkta yavaş yavaş pişirilmiş. Üstteki içyağı da eti beslemiş ve bu sayede kurumamış, sulu sulu, güzel bir parçaydı. Kesinlikle tekrar yerim. (Bunun porsiyonu tam, yani diğerleri gibi büyük bir porsiyon değil. Paylaşacaksanız göz önünde bulundurun.)
Son olarak bebek ıspanak salatasına gelince, çok lezzetli, çok da doyurucu bir salataydı. Soğan turşusuna bayılırım, ki buna bol bol sarı soğan turşusu eklenmişti, keza turplar ve yabani siyah pirinç de diri ve körpecik bebek ıspanaklara pek yakışmıştı. Porsiyonu kesinlikle devasa, dört kişiye bile tek salata haydi haydi yeter. Sadece peyniri çok azdı, sosunu da biraz daha bol istemekte fayda var, çünkü portakal sosa bayılırım ve biraz daha bol soslu olsa kesinlikle daha çok zevk alırdım.
Görülebileceği gibi kendiliğinden oldukça güzel bir menü oluştu. Bir yanıyla ilk bakışta oldukça klasik, çorba, et, pilav, sebze, patates ve salata; bu açıdan hayatın alt üst olduğu zamanlarda insana alışıldık huzuru veriyor belki de böyle seçimler; ancak öte yandan kendi içinde hareketli ve yenilikçi, asma yaprağı çorbası, ayvalı siyez bulguru pilavı yahut bebek ıspanak salatası klasik seçimlerin içinde de cesur hareketler yapılabileceğini bize hatırlatıyor. Böylece hem zorlamayan hem de hâlâ yeni bir şeyler deneme hissini veren yemekler sunmuş oluyorlar, bence hem akıllıca hem lezzetli bir mantık…

Yemeklerin yanında bize şarap eşlik etti, ancak kendimize sadece birer kadeh içme hakkı tanıdık. O yüzden seçimimizi de Diren Kalecik Karası’ndan yana kullandık. Tandır sonuçta sade bir et, yediklerimiz de genel olarak öyleydi, fazla baharatlı soslar ve güçlü tatlar yoktu; bu şarap da orta gövdeli, meyvemsi tatları ön planda, kısa bitişli bir kırmızı olarak gayet hoş uyum sağladı. Yemeğe gösterdiği uyumun dışında, şarabın kendisinden de çok hoşlandım, kesinlikle tekrar alır içerim. Beğendiğim bir diğer ayrıntı, şarabın 25 ml.lik minik boylarının olması, tıpkı küçük pichet’ler gibi (okunuşu, pişe), böylece azıcık içmek istediğinizde açıp içip bitirebiliyorsunuz. Keşke daha çok markanın da olsa!
Bu güzel yemekten sonra, kendimize bir filtre kahve yaptık ve Frankie’den ısmarladığımız son lezzetin tadını çıkardık. Kurutulmuş çilek ve narenciyelerle sunulan çikolata ganaj, gerçekten bir ganache’ın olması gerektiği gibi gayet kıvamlı ve yoğun lezzetliydi. Kurutulmuş meyveler de bu yoğunluğa mayhoşluk katarak tadını hafifletmiş. Kavanozda sunulması da yine eve serviste pratik ve derli toplu bir görüntü sağlıyor.
Paket servis becerisi artık ayrı bir önem taşıyor, dolayısıyla ayrı bir kriter haline geldi. Belirtmeliyim ki Frankie’nin servisi çok şıktı, kullandıkları torbadan yemekler için seçtikleri kaplara, paketleme özeninden sunumlarına çok memnun kaldım. Ben normal porselen kaplarda yemek istediğim için her şeyi kaplarından çıkararak masaya koydum, ama normal şekilde açıp yiyebileceğiniz gibi üstüne dereotu serpilmiş, masaya servis edilecek gibi sunumlu biçimde kaplara konmuştu hepsi. Çorbayı da güzel bir cam şişede, süslemesini ayrı kaba koyup yollamışlar. Özenlerini hakikaten takdir ettim. Bu süreçte umarım işini böyle özenli yapan restoranlar paket servisten daha çok kazanırlar…
Son olarak, yukarıda saydığım her şeyden sadece birer porsiyon sipariş ettik, çeşit olsun ve hepsinden biraz biraz tadalım istemiştik ve kesinlikle bunlar fazla bile geldi. Çorba, pilav, salata, sebzeler, et, hepsini paylaştık ve kuzu tandır hariç hepsi arttı bile! Fiyat/performans dengesi bence bu anlamda çok iyi, ben kendi adıma çok memnun kaldım.
Yeniden görüşürüz Frankie!