Bundan neredeyse on yıl öncesi bir çılgınlık yapıp arabayla Fransa’dan Prag’a gitmeye karar verdik. Fransa’nın iyice kuzeyinden, bence Alman ama kendini Fransız zanneden bir arkadaşımız var, sevgilisi de Prag’da, sık sık gelip gidiyor. Başka bir arkadaşı daha var, o da Prag’ı görmek istiyor. Biz de olaya dahil oluyoruz ve cümbür cemaat yola koyuluyoruz!
Prag, klasik Avrupa şehirlerinden farklı oluşuyla beni pek bir çekiyor; şehrin tam göbeğinde kaldığımız için her yere yürüyerek gidip şehri daha çok görüyoruz, kafelerde nefis strudeller var, hava çok soğuk ama bir şekilde hallediyorum. Kısaca keyfimiz yerinde…

Çekya’ya dair tanıdığım sınırlı eşyalardan biri, Çekya’nın henüz Çekoslovakya olduğu zamanlarda üretilmiş kristaller ev eşyaları… Tabii Çek kristallerinin -nam-ı diğer Bohemya kristallerinin- uzun bir geçmişi ve bilhassa eski Sovyet coğrafyasına yayılmış haklı bir namı vardır, ama bir çocuk bunları henüz ne bilsin? Benim için Çek kristali, annemle babamın şarap içilirken veya likör konacağı zaman çıkardıkları kadehlerdi. Çünkü annem de babam da cam kadeh sevmez, evde hep kristal kadeh kullanırlar. Çocukken annemin bana oyun olsun diye birbirine dokundurup çınnnn diye öttürdüğü kadehlere sanki sihirlilermiş gibi az büyülenerek bakmadım! (Ve tabii ki -sanırım her çocuk gibi- benim de öyle ses çıkaracağım diye yumurta gibi tokuşturup telef ettiğim kadehler oldu!) Bu aşinalık yüzünden olsa gerek, zarif kristal kadehler bana her zaman ev sıcaklığını, “yuva”yı çağrıştırdı. Bir de sabrı, çünkü kristal bulaşık makinesine asla girmeyeceğinden tüm kadehler elde yıkanır, kurulanır, yerine geri dizilirdi…
Prag’da gezerken gözüme takılan onlarca kristalcinin bana bunları anımsatmaması imkânsızdı. Bana gel gel yapan vitrinlerin çekiciliğine daha fazla dayanamayarak, “Ne var canım, bakınca almak şart değil ya!” deyip birkaçına daldım. Lakin o da ne? Çek kristalleri hem çok güzeldi, hem de makul! Prag’a gidince bizzat kıyaslamıştım ki muazzam kaliteli kristal kadehler, düşük kalite Fransız kristallerinden ucuzdu! Peki bu fırsatı değerlendirmeyecek, gözümün kaldığı o lale kadehleri almayacak mıydım?
Pek tabii ki bu fırsatı kaçırmadım ve Prag’dan 12 şarap, 12 flüt şampanya kadehi aldım. Almakla kalmadım, önce Fransa’ya, 2 yıl sonra da Türkiye’ye taşıdım o kutuları! Ha tabii annemle babam kadar disiplinli insanlar olamadığım için her seferinde kristalleri yıkamak gözümde büyüyor ve sırf bu yüzden arada cam kadehlerle kaçamak yapıyor, her iflah olmaz yalancı gibi de kristallerime “Sizin yeriniz ayrı” diye mavi boncuk dağıtmayı da ihmal etmiyorum!


Gel zaman git zaman tabii bazı kırılanlar oldu içlerinden. Ben de “Neyse ya, Prag’a bir gün yine yolumuz düşer” diye kendimi avutuyorum tabii. Ta tammmm, bir gün arkadaşım Burkay kendi sitesi için “Bak şöyle kadehler getirteceğim, çok güzeller değil mi?” diye birkaç fotoğraf gösterdi. A aa, bir baktım bunlar neredeyse benim kadehler! Hem de Çek kristali! Gözümden kalpler çıkarak “Ay ne zaman geliyor örnek kadehler, haber ver gelip alıcam!” dedim, hakikaten de gidip ilk iş bir takım beyaz şarap kadehi aldım. (Sanırım ilk alan da ben oldum!) Soldaki benim Prag’dan aldığım, sağdaki ise yeni olanlar. Çok benziyorlar değil mi?
Bu yılbaşı malum evdeyiz, ben de şöyle güzel bir yılbaşı sofrası kuracağım. Bana her baktığımda o güzel Prag gezimi hatırlatan kadehlerimin yanında bu kez yenileri de yer alacak. Annemle babamın kurduğu sofralar gibi özenli, süslü bir sofra hazırlayacağım ve bu güzel bardaklar bana “ev” hissi vermeye devam edecek…
Başlasın yılbaşı sofrası hazırlıkları!
Not: Kendinize almak veya sevdiklerinize yılbaşında hediye etmek aklınızdan geçtiyse link’i şu, modelin adı Crystalite Fregata, kırmızı ve beyaz şarap için farklı boyları mevcut. Daha modern tasarımlardan hoşlananlar için de çeşitli tasarımlar var tabii…