İyi yemek, daha iyi kokteyl: Rusty Fork

Etiler’de, Akmerkez’in hemen ilerisindeki The Rusty Fork, bir süredir sessiz sakin bir biçimde “iyi yemek” sunuyor. İyi hamburger, iyi short rib sunan ve işi tuhaf şovlara dökmeden bunu yapan bir yer olarak bilen biliyor burayı; ama aslında burası bundan biraz daha fazlası ve ben de bu “daha fazlası” kısmını açmak için yazıyorum bu yazıyı.

Biz bolca kokteyl ve yanında atıştırma modunda olduğumuz bir akşamda, Rusty Fork’un halihazırda ünlü olan bu tarz tabaklarının dışında başka şeyler denedik ve birazdan onlara geçeceğim, ama önce servis ve mekandan bahsedeceğim. Gerçekten çok iyi servis ve ilgi alaka var Rusty Fork’da, bilhassa bar ekibi de buna dahil. Genelde bir yerde iyi yemek ve iyi içki kolay birleşmiyor, o yüzden vurgulayarak söylüyorum bunu, ki en sonda kokteyllerinden detaylıca bahsedeceğim; bu cepte. İkincisi, mekan hem bir American diner rahatlığında ama rahatlığının içinde abartısız bir şıklığı da var. Kocaman kış bahçesi (ayrıca yazın açık alanı), kimi günler bahçede jazz ekibi gibi güzellikler de cabası…

Şimdi, bu baştan belirttiğim artılarla birlikte yemeklerine geçeyim. Önce biraz başlangıç… Potato skin, yani bacon ve cheddar dolgusuyla hazırlanmış minik patatesler, bacon’la sorunu olmayan herkese uyabilecek, garanti bir tat. Her garanti tat gibi ne uçuruyor ne de üzüyor. Southern fried shrimp ise oldukça lezzetli, cajun baharatıyla panelenmiş küçük karidesler; tipik bir bira ya da kokteyl atıştırmalığı olabilir, aioli sos da yanında gelen patates kızartması da buna uygun. Sezar salata ise şaşırtıcı derecede iyi, hatta o kadar iyi ki doyamayıp iki kez söyledik! Bakın işte bu sürpriz. Çünkü her yerde güya görürsünüz sezar salatayı, ama kaçının sosu hakikaten ançüez içerir? İnanılmaz başarılı, gerçek bir sosa sahipti buradaki sezar. Tavuk da lezzetli, parmesanın da hakkı verilmiş bir sezar salatayı en son ne zaman yediniz? Buradaki cidden şahaneydi ve bazı “basit” gözüken tabakların hiç de basit olmadığını hatırlatıyordu; zira o sos aslında oldukça komplike bir reçeteye sahip ve iyisini yapmanın öyle beş dakikalık iş olmadığı da aşikâr!

Tabii böyle “etçi” bir yere gelince biraz da o taraftan denemeler yapmak kaçınılmazdı. Tütsülenmiş Texas sosis denedik, muazzamdı! Standart sosisle en küçük bir işi olmayan ben (hayatta almam!) kendi sosisini yapan mekan/butik marka gördüm mü gayet merakla deniyorum ve bu da çok iyi bir örnekti. Sosisin altında gelen ballı hardallı patates püresi de aynı şekilde çok lezzetliydi ve porsiyon da gayet doyurucuydu. (Ama başlangıçlarda gelen corn dog içindeki minik sosislerin bu sosisle yakından uzaktan alakası yok, o yüzden onu tavsiye etmiyorum.)

Bu kadar atıştırmanın üstüne insan tatlı da istiyor tabii, iki tatlı alıp paylaşıyoruz; pecan pie ve New York cheesecake. Cheesecake güzel, her yeri ele geçirmiş olan ve “San Sebastian” ya da “Bask usulü” isimleriyle maruf kremamsı olan tipten değil, eski klasik cheesecake tipinde. New York’ta yediklerimle kıyaslayınca, eh evet, New York usulü tutturulmuş. Pecan pie ise bence daha başarılı, pekan cevizleri gayet güzel karamelize edilmiş, kıtır ve lezzetli bir tart hamuruyla güzel birleşmiş.

Şimdi geldik benim için gecenin assolistlerine: kokteyller! Bir yer bence iyi bir viski sour yapabiliyorsa zaten birçok kokteyli eli yüzü düzgün yapabiliyordur. Sezar salata için söylediğim şey burada da geçerli, bazı şeyleri her yerde görebilirsiniz ama iyisine zor denk gelirsiniz. Kesinlikle harika bir viski sour içtim. Aslında bir tane daha içebilirdim ama diğer kokteyllere duyduğum merak (ve başka kokteyller tercih eden arkadaşlarımın övgüleri) dikkatimi celbetti, sonrasında passionfruit/çarkıfelek meyvesi çok sevdiğim için onun püresini içeren hot lips aldım. O kadar lezzetliydi ki, bıraksanız bir sürahi içerdim herhalde! Listede gördüğüm imza kokteyllerden bir tanesi daha bu meyveyi içerdiği için bir de onu tadayım dedim, spice range biraz acılı ve baharatlı bir kokteyldi, ama benim acı toleransım çok yüksek olmadığı için ricam üstüne hafif acılı yaptılar. O da gayet güzeldi, bir öncekinin tatlılığını dengeledi. (Ama yine de favorim hot lips!) Dayanamadığım için Alp’in denediği salatalıklı ekşili grasshopper’s dream ve viskili the rusty’nin de tadına baktım, onlar da çok başarılıydı. Eh, bu kadarı tesadüf olamaz yani, zira bütün kokteyller tadıyla, sunumuyla şahaneydi! Daha da güzeli, bar ekibi hakikaten ne sunduğunu çok iyi biliyor. Klasik kokteyllere gayet hakimler, menüde olsun olmasın, sorduğunuz anda anında yardımcı oluyorlar. Kokteyl çok seven bir insan olarak gittiğim mekanların barı da iyiyse ekstra ekstra mutlu oluyorum ve Rusty Fork bu anlamda beni çok mutlu etti.

Burası makul fiyatlı bir yer değil, bunu iddia edemem, ama işini iyi yapan mekanlardan mutlu ayrıldığında ödediği hesap batmayanlardansanız Rusty Fork’a bir şans vermenizi kesinlikle tavsiye ederim.

PS: Gitmeden önce rezervasyon yaptırmayı unutmayın!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s