Eriyip mükemmel bir kıvama kavuşmuş peynire bandırılan ekmek, yanında turşular, bir elde şarap bardağı… Tam buz gibi kış akşamlarının iç ısıtan menüsü! Biz de karantinada geçen hafta sonumuzu renklendirmek için dün akşam “Muhabbet Palas” komşularımla bir fondü gecesi yaptık!
Fondünün en sevdiğim yanı hazırlaması kolay, yemesi eğlenceli, üstelik benim gibi peynir delisi insanlar için birçok yemekten çok daha lezzetli. Bazen en basit gözüken şeyler en lezzetliler olmuyor mu zaten?
Fondüyü hazırlaması kolay demiştim, tek zor yanı peynirlerini bulmak! Doğal olarak ne kadar lezzetli bir peynir bulabilirseniz, fondünün tadı da o kadar iyi oluyor. (Şansıma, buzlukta çok sevdiğim iki arkadaşımın İsviçre’den alıp getirdikleri fondü peynirleri vardı da o kısmını kolay hallettik!)
Fondülerin birkaç tipi var, benim bu hazırladığım “moitié-moitié” denen tipten, yani yarı yarıya… Sebebi basit, içinde eşit oranda iki peynir var, biri Suisse gruyère (yani gravyer), diğeri ise vacherin fribourgeois. Bu fondünün tarifi de gayet basit. Biz kalabalık olduğumuz için üç ölçü yaptık, ama iki kişi için bir ölçü yeter, ben de size bir ölçülük tarif vereceğim. Önce büyük bir diş sarımsağı soyup ikiye bölerek fondüyü hazırlayacağımız tencerenin içine komple sürüyoruz ki kokusu dağılsın. Sonra her iki peynirden iki yüzer gram (toplam 400 gram) rendelenmiş peynir koyuyor, 200 ml sek beyaz şarap, 1 yemek kaşığı mısır nişastası, biraz karabiber ve muskat, birkaç damla da limon suyu ekliyoruz. Hepsini aynı anda karıştırıp peyniri eritmeye başlıyoruz. Karışım asla fokur fokur kaynamamalı, ama kaynama derecesine yakın ısınmalı. Bu sırada tek püf nokta sürekli karıştırmak. Yaklaşık 10-15 dakika içinde peynir tamamen eriyecek, kıvama gelecek. (İlk bakışta peynir biraz sıvı gözükebilir ama fondü kabına alınca daha az ısı olduğundan kıvamı biraz katılaşacaktır, bunu göz önünde bulundurun. Yine de çok çok sıvı olduysa az daha nişasta ekleyebilirsiniz.)

Bu noktadan sonra tek yapmak gereken peynir karışımını bir fondü kabına aktarmak… Diğer ipuçlarına gelince… Fondüye bandırmak için kullanacağınız ekmekleri bir gün önceden alın ve biraz açıkta bırakıp hafif katılaşmalarını sağlayın. Çünkü ekmek çok yumuşak olursa çatala takıp peynire daldırdığınızda ekmekler kolay düşüyor ve dağılıyor. Baget veya kalın kabuklu bir ekmek kullanırsanız daha da iyi olur. Ekmekleri önden irice küpler halinde kesip hazırlayın, böylece masada hiç hız kesmeden yiyebilirsiniz! (Hız kesmemek önemli!) Ekmeğin dışında haşlanmış patatesler (bebek patates olursa daha iyi olur) de hazır edebilirsiniz. Eğer sofrada et olsun derseniz şarküteri veya dilimlenmiş soğuk et de sofraya konabilir. Bir diğer önemli eşlikçi turşular… Alman tipi de denen hafif tatlımsı salatalık turşusu bu fondüyle harika gidiyor. Bizim evde salatalık turşusu hep bu usul yapılır, o yüzden benim evdeki turşulardan bir kavanoz açmam yeterli oldu. Ama satın alacaksanız Kühne marka Alman turşusu alabilirsiniz. Ben bakınırken Kühne’de minik gümüş soğan turşusu olduğunu gördüm, onlardan da aldım, çok lezzetliydiler. Salatalık ve soğan turşusu muhtemelen yeterli olacaktır, ama dilerseniz başka turşular da ekleyebilirsiniz tabii…


Tüm bunları hazır ettikten sonra işin en güzel kısmına sıra geldi, konuşa konuşa, sohbetle, keyifle yiyip içmek… Patateslerin üstüne erimiş peynirlerden döktük, bir turşulardan bir üzümden ağzımıza attık, önce beyaz şarap sonra kırmızı şarapla bardaklarımızı doldurup boşalttık… Yemeğe keyif katan, sohbet kadar biraz da görsel güzellikler tabii. Sofranın bu güzel düzeni, renklerin uyumu tamamen zevkli komşum Bilge Hanım’ın eseri… Fotoğraflarda gördüğünüz bölmeli fondü tabakları, ispirto ocaklı fondü seti ve seramik şarap bardaklarını komşularım 70’lerin sonunda Almanya’dan almışlar. (Hatta fondü setinin içinden çıkan Alman usulü fondü tarifleri kitapçığı bile duruyordu, pek şeker değil mi!) Gözümüzü okşayan bu detayların hepsine bayıldık! Bunlarla yiyip içerken sanki karantinada sıkışıp kaldığımız dünyamızdan kopup başka bir yere ışınlanmış gibi olduk… Ruhumuza nasıl iyi geldiğini tahmin etmek zor değil!

Bu arada şu tarz şarap bardaklarına özellikle bayılıyorum. Çok güzel, değil mi? Şarap sanki yalnızca kadehte içilmeli gibi düşünüyoruz bazen, ama ben kimi sofralarda kadeh yerine seramik/porselen bardaklar kullanmayı daha çok seviyorum, daha uyumlu geliyor. Mesela bazı sofralarda şarap için şu porselen bardakları kullanıyorum. Kuzeye gidildikçe bu tarz şarap bardaklarına daha çok rastlıyoruz ve bir “dağ yemeği” olan fondü sofrasına da böylesi daha uyumlu…

Toplamda 1.2 kilo peynirden yapılmış dev bir fondüyü silip süpürdükten sonra, gecenin finalini Bilge Hanım’ın mükemmel çikolatalı parfesiyle yaptık. O kadar lezzetliydi ki, ikinci dilimleri de yediğimizi bilmem söylemeye gerek var mı? Bu tarifi de bir Alman dostundan öğrenmiş, kendisini de hayırla yadettik.
Hepimizin birlikte saatlerce sohbet edebileceği, sofrasını paylaşabileceği güzel insanlarla komşu olabilmesi dileğiyle…