Humus, falafel, ful (bakla), fatte… Farklı orta doğu ülkelerinin paylaştığı bu ortak lezzetler, doğrusu benim de çok sevdiğim tatlar. Özellikle falafel uzun yıllardır yemelere doyamadığım bir güzellik, sadece Lübnan usulü değil, İran, Mısır, Suriye tipi olanlarını da zevkle yiyorum. “Farkı nedir?” derseniz örneğin İran usulünün içine bol bol taze kişniş giriyor, Mısır tipinde bolca dukkah, seven spices (yedi baharat, orada bolca kullanılan bir tür geleneksel baharat karışımı) kullanılması, şeklinin top veya yassı köfte şeklinde olması gibi küçük ayrıntılarla birbirlerinden ayrışıyorlar. Ancak hepsinin ortak özelliği şu ki, hiçbiri haşlanıp ezilmiş nohut püresinden yapılmıyorlar! Nohut ıslanıyor, eziliyor, ama falafel kesinlikle pişmiş püreden yapılmıyor. Eğer evde falafel yapmak istediğinizde seçtiğiniz tarif haşlanmış nohuttan yapmanızı söylüyorsa o tarifi yavaaaaşça elinizden bırakın!

Gelelim bir süredir hizmet veren Buuzecedi’ye… Fatih’te son zamanlarda birbirinden başarılı orta doğu yemekleri yiyebileceğimiz, hem de hakkıyla yiyebileceğimiz yerler açıldı tabii. Buuzecedi de onlardan biri. Akşemsettin Caddesi 25 numarada yer alan küçücük dükkan, ilk bakışta pek albenili değil. O tarz bir ortam arayanlara hitap etmiyor yani, ama hızlı ve lezzetli yemek servisi yapılıyor. Ben falafel, tahinli patlıcan ezmesi (mutabbel) ve fatte yedim.
Sırasıyla gidecek olursam falafel mükemmel kızarmıştı, çıtır çıtır, zerre yağ çekmemişti. Bu kadar başarılı kızarmış falafel nadir yenir. Amaaa, lezzet harika mıydı derseniz, maalesef hayır. Baharatı, tadı tuzu çok eksikti, öyle ki bu kadar güzel kızartılmış bir falafelin tadının bu kadar zayıf olmasına hayıflandım. Anlayacağınız, bundan çok daha lezzetli falafeller yemiştim. Bilmiyorum, belki de bana kötü bir günü denk geldi, tekrar denemek gerek. Mutabbele gelince, doğrusu onun da daha lezzetlilerini yedim. Bunun da sarımsağının, tuzunun, baharatının daha bol olmasını yeğlerdim. Ama kötü mü, hayır, kesinlikle kötü denemez.

Fatteye gelince, öncelikle fatte tahin, haşlanmış nohut, yoğurt, tereyağı, kızarmış yufka parçaları ve bol kuruyemişle hazırlanmıştı. Farklı fatte versiyonları da olabiliyor, ama bazının aşağı yukarı aynı olduğu düşünülebilir. Tadı hiç fena değildi, ayrıca ciddi anlamda büyük ve doyurucu! Eğer bol bol çeşit tatmak istiyorsanız ve kalabalık değilseniz sipariş etmeyin, eğer ucuza lezzetli şekilde doymak istiyorsanız o zaman hemen bundan söyleyin!
Gelelim işin güzel tarafına, “turistik” değil, İstanbul’da yaşayan Arap ağırlıklı müşterilere hitap eden bir yer olan Buuzecedi çok ucuz. Turşu ikramı, bir kola, bir ayranla tüm bunlar 39 lira tuttu. Ayrıca girişteki tandırlarında güzel lavaşlar, hamur işleri de yapıyorlar ama çok doyduğumuz için deneyemedik. Eksisine gelince, mekan biraz küçük ve sıkışık. Şu andaki Covid sürecinde yemek yemek için çok da iyi bir tercih olmayabilir, pandemi başlamadan önce yiyemeyenler belki pandemi sonrasında deneyebilir veya paket olarak alabilirler. Garsonlar Türkçe konuşuyor, menü de Türkçe olarak mevcut. Mekanda biraz “otantik” gözükme çabası hissettim yalnız, bilmiyorum, belki bana öyle gelmiştir…
Her halükârda fiyat/performans açısından başarılı bir seçim. O civarlardaysanız bir uğrayıp şans verin derim…
One thought